İdeal Beslenme
Beslenme ve sağlığa aşırı dikkat gösterilen günümüzde, birçok kişi mükemmel
beslenmenin zîndelik, normalin üstünde enerji, güç ve hastalıklara karşı direnç
sağlayacak bir diyet; yaşlanmayı geciktirecek ve insanı şişmanlatmayacak bir
diyet peşinde koşmaktadır. Bu ilgi o kadar yaygındır ki, binlerce insan mükemmel
yanıtı bulmak için çok fazla zaman ve para harcamaktadır.
Böyle bir beslenme var mıdır ya da var olabilir mi? Büyük olasılıkla hayır.
Beslenme ihtiyaçlarımız, bebeklikten çocukluğa, olgunluğa, hamileliğe kadar
yaşamımızın her aşamasında ve hastalık durumlarında farklıdır. Yüksek tansiyon,
bazı kanser türleri, kalp ve damar hastalıkları dahil olmak üzere hastalıklara
karşı genetik .eğilimlerimiz de farklıdır, bu nedenle tuz ve yağ gibi gıda
öğeleri farklı insanlar için farklı riskler yaratır.
İnsan vücudu, büyümek, üremek ve hayatta kalmak için çevredeki çeşitli maddelere
ihtiyaç duyar. Hücrelerimizin hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu oksijeni elde
etmek için havayı soluruz; yaşamsal sıvı kaynaklarını yeniden doldurmak için su
içeriz. Ve çok önemli enerji kaynaklarını elde etmek için yeriz, çünkü enerji,
vücudun, mideye giden protein, yağ ve karbonhidratları kullanmasıyla sağlanır.
Daha küçük miktarlarda da olsa başka elementlere de ihtiyaç duyulur. Bunlar
arasında temel amino asitler, yağ asitleri, mineraller, eser mineraller [vücut
dokularında çok az miktarda bulunmalarına rağmen organizmadaki faaliyetlerde
mutlaka gerekli mineraller] ve vitaminler sayılabilir.
Yediğimiz bütün yiyecekler bir düzeyde beslenme sağlarlar. Hepimiz için, hatta
bir kişi için her zaman mükemmel bir diyet olamaz. Ama sağlam bir beslenme
bilgisi, iyi bir diyete ulaşmanın en iyi yoludur.
Temel Gıda Bileşenleri
Yiyeceklerimiz, uygun oranlarda biraraya getirildiklerinde eksiksiz bir diyet
sağlayan birçok bileşenden oluşur. Temel gruplar karbonhidratlar, proteinler ve
yağlardır. Diğer gruplar ise, daha küçük miktarlarda gerekli olan, vitaminler ve
mineraller olarak bilinen eser elementlerdir. Her grubun, vücudun
düzenlenmesinde, gelişmesinde ve onarımında farklı bir işlevi vardır.
Karbonhidratlar
Karbonhidratlar nişasta ya da şekerlerdir ve esas olarak ekmekte ve tahıllarda,
meyva ve sebzelerde bulunur. Nişastalara karmaşık karbonhidratlar, şekerlere
(rafine edilmiş şekerlerin yanısıra meyvalarda da bulunur) ise basit
karbonhidratlar denir. Teknik olarak sakaroz olarak bilinen şeker kamışı ya da
şeker pancarı ile früktoz olarak bilinen şekeri içeren glikoz, ortalama bir
diyetin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Proteinler
Proteinler, amino asitler denilen yapı taşlarından oluşurlar. Bu amino asitlerin
bazıları vücudunuz tarafından üretilebilir; bazıları da üretilemez.
Yiyeceklerden elde edilmesi gerekenlere temel amino asitler denir.
Et, yumurta, süt ve peynirde bulunan temel amino eşitler çok verimli bir şekilde
kullanılır. Bu tür proteinlerin biyolojik kalitesi yüksektir. Sebzelerde,
tahıllarda (buğday, pirinç ya da mısır gibi), bezelyede ve fasulyede bulunan
proteinler temel amino asitlerin uygun bir oranını sağlamazlar. Dolayısıyla,
vücudunuzun ihtiyaçlarını karşılamak için, bitkisel proteinlerden, hayvansal
proteinlere göre daha büyük miktarlar gereklidir. Bitkisel proteinlerin
biyolojik kaliteleri düşüktür.
Yağlar
Yağlar çeşitli yiyeceklerde ve çeşitli biçimlerde bulunurlar. Yağlar, et, kümes
hayvanları ve balık gibi hayvansal gıdalarda ve ayrıca bitkisel gıdalarda
bulunur. Etler, tüm görünen yağlar çıkarıldığında bile, genellikle önemli oranda
yağ içerirler. Etlerin daha yumuşak ve pahalı kısımları daha fazla yağ içerir.
Yemek yağları ve salata yağları gibi bazı yağlar sıvıdır; tereyağı, margarin,
bitki yağı ve kesilmiş et yağı gibi diğerleri ise katıdır.
Kimyagerler yağları, yapı taşları olan yağ asitlerine göre sınıflarlar. Yağ
asitleri, doymuş ya da doymamıştırlar. Doymamış yağlar kendi aralarında
mono-doymamış (mono bir demektir) ve poli-doymamış (poli, birçok anlamına gelir)
yağlar olarak ayrılırlar.
Doymuş yağ asitlerinin kimyasal yapıları doymamış yağlarınkinden farklıdır ve bu
yapı her yağ tipinin özelliklerini belirler. Doymuş yağlar genellikle oda
ısısında katıdırlar, doymamış yağlar ise oda ısısında sıvıdırlar. Doymuş
yağların küflenmeleri daha küçük bir olasılıktır, bu nedenle uzun depolama
sürelerince dayanması gereken birçok işlenmiş gıdada bunlar kullanılır.
Doymamış yağlar, hidrojenle doyurma denilen bir işlemle doymuş yağlara
dönüştürülebilirler. Bu onları daha katı hale getirir. Genellikle bir üründeki
doymamış yağın ancak küçük bir kısmı, hidrojenle doyurma sırasında doymuş yağa
çevrilir. Büyük oranda doymamış yağ içeren yağlar, ticari olarak pişirilmiş
mallardaki ve diğer işlenmiş gıdalardaki yaygın bileşenlerdir. Hiçbir gıda
yalnızca tek bir tip yağ asidi içermez. Tüm gıdalar çeşitli oranlarda bir yağ
karışımı içerirler. Örneğin, zeytin yağı mono-doymamış bir yağ olarak kabul
edilir, ama küçük miktarlarda doymuş ve poli-doymamış yağ asitleri de içerir.
Çeşitli yağ asitlerinin, kalp hastalığıyla bir ilişkisi olduğu gösterilmiş olan
kan kolesterol düzeyleri üzerine farklı etkileri vardır. Doymuş yağlar toplam
kan kolesterolü düzeyinizi yükseltme eğilimindedirler. Mono-doymamış yağlar
toplam kan kolesterolü düzeyini önemli ölçüde yükseltmeden, kan kolesterolünün
"iyi" bölümü olan yüksek yoğunluklu lipoproteinlerin (HDL) yoğunluğunu arttırma
eğilimindedirler. Poli-doymamış yağlar toplam kolesterol düzeyinizi yükseltme
eğilimindedirler, ama koruyucu HDL bölümünü değil.
Vitaminler
Vitaminler vücudunuzdaki bazı kimyasal dönüşümlerde temel olan ve diyetinizde
yalnızca çok küçük miktarlarda bulunması gereken maddelerdir.Proteinler, vücudun
karbonhidratları ve yağları işlemesine yardımcı olurlar. Bazı vitaminler aynı
zamanda kan hücrelerinin, hormonların, genetik malzemenin ve sinir sisteminizin
kimyasal maddelerinin üretimine katkıda bulunurlar. Vücudumuz çoğu vitamini
yeterli miktarlarda üretemez, bu nedenle bunları yediğimiz gıdalardan almamız
gerekir.
Temel vitaminler (13 tanedir) iki kategoriye ayrılırlar: yağda çözülenler ve
suda çözülenler. Yağda çözülen vitaminler A, D, E ve K vitaminleridir. A ve D
vitaminleri karaciğerde depolanır ve bu depo 6 aya kadar yeterli olabilir. Ancak
K vitamini yedeği yalnızca birkaç gün yeterli olabilir, E vitamini ise ikisinin
arasındadır.
A ve D vitaminleri, aşırı miktarlarda alındığında zehirli etkilere yol açabilir.
Fazla E vitamini almaktan kaynaklanan zehirli etkiler net bir şekilde
kanıtlanmamıştır, ama vücudun yağlı dokularında birikir. K vitamini güçlükle
depolanır ve büyük miktarlarda almanın zehirli etkilerine nadir olarak
rastlanmıştır.
Suda çözülen vitaminler, C vitaminini (askorbik asit) ve B vitaminlerini içerir.
Yağda çözülen vitaminlere göre daha az depolanırlar. Genellikle suda çözülen
vitaminlerin büyük miktarlarda alındıklarında zararsız olduklarına inanıldığı
halde, bu her zaman doğru değildir.
Suda çözülen bazı vitaminlerin güçlü ilaç etkileri iyi ve kötü olabilir,
örneğin, büyük miktarlarda niyasin bazen kandaki yüksek yağ seviyelerini
düşürmek için kullanılır; öte yandan, anormal karaciğer fonksiyonuna ve kan
şekeri seviyelerinin yükselmesine neden olabilir. Yüksek miktarlarda C vitamini
idrardan oksalik asit tuzu atılımını arttırır, o halde, böbreklerinizde oksalat
taşları varsa, büyük miktarda C vitamini almaktan kaçının. Yüksek dozlarda,
piridoksin (bir B vitamini) sinirlerde zedelenmeye yol açabilir. Kısacası, aşırı
dozlarda vitamin alınmasına nadiren izin verilir ve genellikle potansiyel olarak
tehlikelidir.
Mineraller
Kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, sodyum ve kükürt gibi mineraller de
diyetin temel parçalarıdır. Makromineraller olarak bilinen bu minerallerin,
diyette daha büyük miktarlarda bulunmaları gerekir (mikromineraller denilen ve
diyette daha az bulunmalarına ihtiyaç duyduklarımız aşağıda tartışılmaktadır).
Kalsiyum, fosfor ve magnezyum kemiklerin ve dişlerin gelişiminde ve sağlığında
önemlidir. Potasyum kaslarımızın önemli bir bileşenidir. Sodyum, vücudun
sıvılarının düzenlenmesine yardımcı olur, kükürt ise protein dokularının bir
bileşenidir.
Mikromineraller (eser mineraller) gıdalarımızda çok daha küçük miktarlarda
bulunurlar. Temel eser elementler, vitaminler ve mineraller gibi, yalnızca küçük
miktarlarda ihtiyaç duyulan elementlerdir. Diğerlerinin yanısıra, demir, iyot,
çinko, bakır, flor, selenyum ve manganezi içerirler. Hepsi normal gelişme ve
sağlık için gereklidir.
Kaloriler
Kalori yiyeceklerin ayrı bir parçası değil, bir enerji ölçüsüdür.
Karbonhidratlar, proteinler ya da yağlar vücutta yakıldıklarında, kilokalori
denilen bir birimle ölçülen enerjiyi üretirler. Bir kilokalori 1000 kaloriden
oluşur 1 litre suyu 12 santigrat yükseltmek için gerekli olan enerji ya da ısı
miktarı olarak tanımlanır.
Hepimizin enerjiye ihtiyacı vardır, ama kalori ihtiyaçlarımız çok değişir.
Küçük, yaşlı ve evde oturan bir kadın günde yalnızca 1000 kaloriye (1
kilokalori) ihtiyaç duyabilir, ama büyük, genç, fiziksel olarak aktif bir erkek
günde 4000 kaloriye (4 kilokalori) ihtiyaç duyabilir.
Diyet uzmanları, çeşitli diyetlerin besleyici içeriğini hesaplamak için tablolar
kullanırlar; bu tablolar çeşitli gıdaların kalori, protein, karbonhidrat ve yağ
içeriğini verirler. Bu tür tablolar kullanılırken, gıda miktarı, tercihen
tartılarak, doğru bir şekilde ölçülmelidir.
"Boş kaloriler" terimi şekerler ve alkol için kullanılır. Bu gıdalar enerji
(kalori) verirler, ama vitaminler ya da eser elementler gibi diğer temel gıda
elementlerini içermezler. Şekerler, şeker kamışı ve pancar şekerlerini, früktoz,
glikoz ve laktozu içerir. Bu şekerlerin früktoz ve laktoz gibi bazıları,
yediğimiz yiyeceklerin (sırasıyla meyva ve süt) bir parçasıdırlar. Temel
gıdaların uygun bir oranını elde etmek üzere çeşitli gıdalar aldığınız sürece,
şeker ve hatta aşırıya kaçmadan alkol tüketimi sağlığınızı mutlaka ters bir
şekilde etkilemez. Ancak, günlük kalorinizin büyük kısmını şekerlerden ve
alkolden alırsanız beslenme yetersizlikleri gelişebilir.